Son araştırmalar, ABD’deki yangın modellerinde dikkat çekici bir değişim ortaya koyuyor: Çimlik ve çalılık yangınlarının yıkıcı gücü. Orman yangınlarının dramatik haberlerine karşın, bu daha az bilinen yangınlar son on yıllarda daha fazla yıkıma neden oldu ve evlere ve topluluklara karşı büyüyen bir tehdit oluşturuyor.
1990’dan 2020’ye kadar olan 30 yıllık dönemde, çimlik ve çalılık yangınları, Amerika Birleşik Devletleri’nde yangın olaylarında çoğunlukla ev yıkımlarından sorumlu oldu. Bu şaşırtıcı keşif, aralarında ekolog Volker Radeloff’un da bulunduğu araştırmacılar tarafından yapılan kapsamlı bir vahşi yangın veri analizinden geliyor. Bilim dergisinde yayınlanan bulgular, bu yangınların yaklaşık 337.000 kilometrekarelik bir alanı tüketmiş olduğunu gösteriyor; bu, orman yangınları tarafından etkilenen 144.000 kilometrekareden önemli ölçüde fazladır.
Çalışma, konut gelişimlerinin vahşi bitki örtüsü alanlarına doğru büyümesinin, yangın risklerini nasıl artırdığının altını çiziyor. İklim değişikliği, bu tür yangınların sıklığı ve şiddetinde artışla bağlantılı olarak, bu tehlikeyi daha da büyütüyor. 1990’lardan bu yana yangın çevresindeki ev sayısı dikkat çekici şekilde ikiye katlandı; bu trend hem yeni konut büyümesi hem de yanmış alanlardaki genişlemeler tarafından yönlendiriliyor.
Çalışma, Boulder’ın banliyölerindeki 2021 Marshall yangını ve Hawaii’deki 2023 Lahaina yangını gibi birkaç yıkıcı olayı örnek gösteriyor. Bu olaylar, çimlik alanlarda hızla yayılarak önemli can ve mal kaybına yol açtı. İnsan yerleşimleriyle vahşi bitki örtüsünün iç içe geçtiği alanlardaki artan risklerin çarpıcı hatırlatıcılarıdır.
Evinin yangın bölgesinde bulunan evlerin artan yaygınlığı, uygun fiyatlı konut talebi ve doğaya yakın yaşama çekiciliği tarafından yönlendirilerek, toplulukların yangınlara nasıl hazırlandığı ve yanıt verdiği konusunda bir değişiklik gerektiriyor. Evleri yangına karşı koruma ve tahliye yolları planlama gibi önleyici önlemler, bu yangınlar tarafından oluşturulan riskleri azaltmada hayati önem taşır.
Çalışmaların ortaya koyduğu gibi, yangın risklerinin gelişen doğası yangın yönetimi ve topluluk planlamasına yeni bir anlayış ve yaklaşım gerektiriyor. Çimlik ve çalılık yangınlarının artan yaygınlığı, yüksek riskli alanlara kentsel genişleme ile birleştiğinde, bu küçümsemeye meyilli tehdide karşı evleri ve hayatları korumak için artan bir farkındalık ve hazırlık zorunluluğu doğuruyor.