2017 Ekim’inde, ‘Oumuamua adlı bir yıldızlararası cismin Güneş Sistemimizden geçişi gözlemlendi. Bu olay, bilim insanlarını harekete geçirerek, yıldızlararası ziyaretçilerin sıklığı ve Dünya’ya yaşam taşıma potansiyelleri hakkında soruları gündeme getirdi. Araştırmacılar, Dünya’nın milyarlarca yıldır dış uzaydan gelen cisimlerin çarpmasına maruz kaldığını ve bu cisimlerin organik materyaller veya hatta yaşam taşıyor olabileceğini öne sürdüler. Bu hipotez, evrende yaşam tohumlarının yaygın olduğunu ve gök cisimleri aracılığıyla taşınabileceğini ileri süren panspermi kavramıyla uyumlu.
Bir grup bilim insanı, lise son sınıf öğrencisi David Cao’nun liderliğinde, ‘Oumuamua gibi yıldızlararası cisimlerin panspermi teorisine etkisini araştırdı. Ekip, Samanyolu’ndaki sayısız Dünya benzeri gezegenin bu gezgin kozmik varlıklar tarafından tohumlandırılmış olabileceğini öne sürdü. Yaşamın, aşırı koşullara dayanıklı organizmalar olan ekstremofiller şeklinde Dünya’ya getirilmiş olabileceğini vurguladılar.
Panspermi hipotezinin çekiciliğine rağmen, uzaydaki ekstremofillerin dayanıklılığı ve yeni bir dünyaya ulaştığında yaşam başlatabilme yetenekleri gibi birçok faktör nedeniyle doğrulanması zordur. ‘Oumuamua’nın keşfi, yıldızlararası ortam modellerini geliştirerek Dünya’ya ISO çarpmalarının ve dolayısıyla pansperminin olasılığının tahmin edilmesine yardımcı oldu. ‘Oumuamua ve 2I/Borisov gibi sonraki ISO’ların varlığı, yıldızlararası cisimlerin sadece anomaliler değil, kozmik tiyatroda önemli oyuncular olduğunu düşündürmektedir.
Araştırmacılar, Dünya’da yaşamın ortaya çıkışından önce Dünya ile çarpışmış olabilecek yıldızlararası cisimlerin sayısını tahmin etmek için fiziksel ve biyolojik modelleme kombinasyonunu kullandılar. Kozmik ışınlar ve süpernovalar gibi, uzayda seyahat eden cisimleri sterilize edebilecek faktörleri hesaba kattılar. Yine de, iyimser tahminleri, galaksimizin uygun koşullar altında on binlerce yaşamı destekleyebilecek gezegenlere ev sahipliği yapabileceğini öne sürüyor.
Sonuç olarak, araştırmacılar bulgularının panspermiyi kesin olarak desteklemediğini açıklarken, olasılığı üzerinde değerli sınırlamalar sunuyorlar. Çalışmaları, astrobiyolojinin disiplinlerarası evrimini yansıtıyor ve gelecekteki araştırmalar için yeni yollar açıyor. Bu çalışmalar, yaşamın kökenlerini, ister panspermi yoluyla ister yerel evrimle olsun, sonunda çözebilir.